22 Ağustos 2016 Pazartesi

Cemaatler Siyaset ve İşdünyası

FETÖ soruşturması çerçevesinde yüzlerce şirket, holding soruşturuluyor. İşinsanı kılığına girmiş sahte girişimciler darbeci  terör örgütüne mali yardım sağlama, üye olma suçlamasıyla gözaltına alınıyor, tutuklanıyor. Siyaset, cemaat, iş dünyası  üçgenindeki kirli ilişkiler bir bir ortaya saçılıyor. Aslında tanıklık ettiğimiz Osmanlıdan günümüze süregelen bir geleneğin dışa vurumundan başka bir şey değil. Öyle ki,  bugün, faaliyet gösteren birçok holdingin mevcut konumunu ürettikleri mal ve hizmetlerden, geliştirdikleri teknolojiden ziyade devlet kurumlarının kapalı kapıları ardında kurulan ilişkilere borçlu olduğu bilinen bir gerçek. (Tek parti dönemi vurguncuları, Demokrat parti, Adalet Partisi ANAP, AKP zenginleri...) Yıllardır, kamu ve özel sektörde  liyakat ve başarıyı dışlayan ''ilişki yönetimi''nin temel belirleyici olduğu bir anlayış egemen. Dolayısıyla Türkiye'de sermayenin ilişkiyle biriktirilmesi, işin aşın eşin ilişkiyle bulunması, konum ve saygınlığın ilişkiyle elde edilmesi hiç şaşırtıcı değil.

Sermayenin biriktiriş şekli aynı zamanda devşirilen sermayeyle kurulan işin yönetim anlayışını da temelden şekillendirir. Bu nedenledir ki, Türkiye'deki iş yapılarıyla cemaat yapılarının örgütlenme şekilleri arasında dikkat çekici bir benzerlik bulunur. Her iki yapıda da her türden süreç kişiler arası ilişkilere dayanıyor. Siyasetçiyle sermaye sahibi arasında kazanayım kazandırayım (win win)  ilişkisi devam ettiği sürece çıkar taraflar normlar, yöntemler üzerinde kolaylıkla uzlaşıyorlar. Bu uzlaşı, ''iki artı iki eşittir beş'' türü paradoksları bile kaldırabilecek sağlamlıkta. 

Dini cemaatlerde ya da iş cemaatlerinde gücü elinde bulunduran, bir yöneticiden çok efendi konumundadır. Dolayısıyla astlar  efendiden gelen emirlere kayıtsız koşulsuz itaat eder. Her iki yapıda da yönetim erkini elinde bulunduran meşruluğu yetkinlikten çok otoriteyle olan yakınlıktan alır.  Hepsinden daha önemlisi, bu yapıla gayrişahsiliği yani kişilerüstülüğü dışlar yani  kişiler arası ilişkiler her zaman olguların önünde gelir. 

Türkiye ne yazık ki cemaatlerden cemiyete, müritlikten bireye doğru ilerleyen toplumsal evrimi  bir türlü tamamlayamadı. Yaşadığımız sorun bir azınlığın çıkarları yerine genelin çıkarını, inançların yerini öğretileri önceleyen bir düzen kurulana dek çözülmeyecek.   Türkiye ya bu eşiği aşacak ya da karanlığın çıkmaz sokaklarında yitip giderek sonsuza kadar az gelişmiş bir ülke olarak kalacak.