13 Haziran 2016 Pazartesi

Kayırmacılık (Nepotizm)

Fox TV'de  yayınlanan bir araştırmanın sonucuna göre Türkiye'de eşi, dostu, akrabayı işe alma oranı %79. Bu veri, yönetsel kalitesizliğin,yolsuzluğun en verimli toprağı olan kayırmacılığın ulaştığı düzeyi göstermesi açısından son derece çarpıcı. Öyle ya, insan yakın çevresini biraz dikkatle irdelediğinde bile araştırmanın ortaya koyduğu kepazeliğin boyutlarını rahatlıkla gözlemleyebiliyor. 

Profesyonel yöneticiler patronların şirketlerini birer aile çiftliğine dönüştürmesine göz yummanın ödülünü; emekli olduktan sonra hatta hala iş başındayken çocuklarına çalıştıkları kurumda koltuk devşirerek alıyorlar.  Öyle ki, emekli olduğu kuruma iki oğlunu birden yerleştirecek kadar pervasız profesyonel yöneticiler var. Siyasetçiler, bürokratlar personel alım sınavlarının sorularını çalacak, sınavla kazanılması gereken pozisyonlara akraba, yandaş atayacak kadar çıldırmış durumdalar. Kamu kurum ve kuruluşları cahil yandaşlardan oluşmuş  bir liyakatsizler sultasınca istila edildi, ediliyor. Sorun  sermaye sahipleri cephesinde çok daha endişe verici boyutta. Fakir halkın kaynaklarını siyasi ilişkilerle cebe indirerek ganimete dönüştürenler kazanılması gereken makamları akrabaları arasında pay etmekten yüksünmüyorlar.  Yönetim kurulları, şirket üst düzey yönetimleri, bakanlıklar, üniversiteler, vakıflar birer hemşehri, eş, dost akraba arpalığına dönüştürüldü, dönüştürülüyor. Bilgili pırıl pırıl gençler yaşam boyu işsizliğe mahkum edilirken; ülkenin önünü açacak pozisyonlar patronların geri zekalı akrabalarına, profesyonellerin şımarık çocuklarına, siyasetçilerin cahil yandaşlarına peşkeş çekiliyor. 

Evet nepotizm (kayırmacılık) ülkeyi top yekun bir felakete sürüklüyor. Hiç abartmıyorum  içinde bulunduğumuz durum kelimenin tam anlamıyla bir felaket. Öyle ki, dünyanın, bio fabrikasyonu, genom kopyalamayı, genetik siborg nanoteknoloji mühendisliğini, yapay zekayı, Mars'ın kolonileştirilmesini, tartıştığı: kurumsal değerin çalışanların bilgi düzeyi, yenilik yaratma yetkinliği yani bilişsel sermayeyle ölçüldüğü bir çağda Türkiye kayırmacılık bataklığında can çekişiyor. 

Aslında yazıya Meritokrasinin tanımı, öğretisi ve epistemolojisiyle ve kayırmacılık sorununun çözüm yollarıyla devam etmem gerekiyor. Ancak  her türden kavramın blinçli bir şekilde ters yüz edildiği bir ülkede ''Meritokrasiyi kime, nasıl anlatabilirsiniz? Kayırmacılığa tepki olarak ortaya çıkmış, makamların zeka, çalışkanlık, uzmanlık vb.  yetkinlikler ölçüt alınarak dağıtıldığı bir yönetim şekli Türkiye'de kimin ilgisini çeker?.''Bal tutan parmağını yalar '' özdeyişini içselleştirecek kadar pragmatizmin zirvesine çıkmış bir toplumda kim sesinizi duyar? Güç ve makamı tanrılaştıran toplumsal uzlaşının yüksek duvarları hangi sıçrama tahtasıyla aşılır, hangi araçlarla kimi harekete geçirebilirsiniz? 

En doğrusu bu yazıyı son yıllarda geçer akçe olan bir üslupla bitirmek; Ey, liberaliyle muhafazakarıyla cahil sermayedarlar. Ey, çocuklarına görev yaptığı kurumlarda koltuk dağıtan sözde profesyoneller. Ey ülkenin en değerli konumlarını akrabaya, yandaşa peşken çeken siyasetçiler, bürokratlar. Ey, kayırmacılığı güç ve makam sahibinin doğal seçim hakkı olarak hoş gören cahil kitleler; el ele vererek ülkeyi nasıl bir felakete sürüklediğinizi hepiniz yakın bir gelecekte anlayacaksınız. Ne yazık ki geçmişte olduğu gibi hatalarınızın bedelini siz değil gelecek kuşaklar ödeyecek. 




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder