Bugün, Londra'da yaşayan sürü insanı en az Tahran'da yaşayan sürü insanı kadar bilgisiz. Her ikisi de yaşananları, yaşadıklarını nedenler üzerinden kavrama yetkinliğinden aynı düzeyde yoksun. Zira, bugün cehalet az gelişmiş coğrafyalara özgü sorun olmanın sınırlarını aşarak bir insanlık sorununa dönüşüyor. Dünya, endüstrileşmiş, teknolojiyle donatılmış yeni bir ''Orta Çağ''da; varsıl cahille, yoksul cahilin savaşına tanıklık ediyor. Barışı, adaleti, eşitliği egemen kılacak bir düzen yaratma arayışından vazgeçmiş Batıyla, düşünsel çoraklığıni yüzlerce yıldır süren Doğu birbirleriyle kıyasıya savaşıyor. Kapitalizmin tezgahlarında düşünme yetkinliklerini yitirmiş tepkisiz sürü insanının yarım yamalak demokrasiye bile tahammülü yok artık.
İnsanlık, yaşanabilir bir dünya yaratma adına yüz yıllar önce ortaya atılmış ideolojilerin çıkmaz sokaklarında umutsuzca çırpınıyor. Muhafazakarlık, milliyetçilik, komünizm, liberalizm, anarşizm, parlamenter demokrasi top yekun bir iflasın eşiğinde. Bu ideolojilere umutsuzca tutunmaya çalışan insanlık adeta binlerce yıllık düşünsel mirasın üzerine yeni değerler koyamamanın bedelini ödüyor. İşte tam da bu nedenle: Akıl, bilgi ve sağduyunun yerini bağnaz bir tarafgirlik alıyor. Dinler, mezhepler, etnik kimlikler tıpkı geçmişte olduğu gibi birer öldürücü silaha dönüşüyor. Bilgiye dayalı ideolojilerin yerini; algı yönetimi, polemik, propaganda ve demogoji alıyor. Söylem tanrılaştırılıyor. Sentez, sözün kötüye kullanılan yıkıcı gücü karşısında çaresiz. İktidarını kitlelerin cehaletinden alan tekçi, gerici siyasetçiler çağdışı kalmış ideolojileri araçsallaştırarak tiranlaşıyor. Dünya, tek bakış, tek doğru, tek inanç dayatıcılarının boyunduruğu altına giriyor tekrar. Bugün dünyanın farklı coğrafyalarında başkanlık, başbakanlık koltuğunda oturan siyasetçileri iktidara taşıyan dinamikler; Napoleon'u, Lenin'i Stalin'i, Musolini' yi, Franco'yu, Hitler'i iktidar yapan dinamiklerle aynı.
Bugün, Batısıyla Doğusuyla yeryüzü zifiri karanlık. Üç yüzyıldır kırılmadan süren o döngü, aynı kartları yeniden dağıtıyor; değişen hiçbir şey yok, eller aynı; kiminin faşizm, kiminin sosyalizm, kiminin liberalizm, kiminin elinde kutsal metinler var. Yani aynı yalanlar, aynı kandırmaca... İnsanlık bir kez daha başta kişisel hak ve özgürlükler olmak üzere, son üç yüz yılda büyük özverilerle elde ettiği kazanımları yitirme tehdidiyle karşı karşıya. Maalesef tünelin ucunda bir ışık yok.