Siz, isimlerinizin dillerde dolaşmasından haz duyanlar. Siz, kof itibara önem atfedenler. Siz, önünüzde eğilip bükülenlerle, ceket ilikleyenlerle kibrini okşayanlar...
Haklısınız isimleriniz, eylemleriniz tam
da düşündüğünüz gibi dillerden düşmüyor. Sürekli konuşuluyorsunuz. Ancak
bilmelisiniz ki, bu sohbetlerin konuları hiç de aklınızdan geçenler
değil. Çalışanlarınız umduğunuzun tersine size ne minnet ne saygı duyuyor ne de övgüler düzüyorlar. Öyle
ki, herkes tumturaklı söylemlerinizle yönetim anlayışınız arasındaki
tutarsızlığın farkında. Belki haberiniz
yok belki de bilmezden geliyorsunuz ancak dışarıdan bakıldığında göz kamaştıran
organizasyonlarınız içten içe çürüyor, yozlaşıyor. Çalışanlarınızın yaratıcılığı, yaşam enerjisi makam, güç sahibi kıldığınız bilgisiz yöneticilerin dar görüş zindanlarında yok ediliyor.
Biliyorum, kavrayamıyorsunuz ama çalışanlarınızın istemleri
son derece yalın, son derece insanca. Onların beklentisi hiç de sandığınız gibi şirket partilerde sahte sevecenlik gösterileriyle sırtlarını
sıvazlamanız ya da yüksek ücret zamlarıyla ceplerini doldurmanız değil. Emin olun, onlar, paranın amaca
giden yolda sadece bir araç olduğunu da, makamın birilerince verilen değil kazanılan bir konum olduğunu da sizden iyi biliyorlar. Onların sizden beklentisi; bilginin, yetkinliğin aklın önündeki engel olmaktan
vazgeçmeniz. Onların sizden isteği; kayırmacılıktan, ayrımcılıktan, kan
bağına dayalı yönetim anlayışından vazgeçmeniz. Onların sizden beklediği;
yetkinliğe, bilgiye, uzmanlığa gereken değeri vermeniz. Onların sizden istediği,
yetkin liderlerce yönetilen, ortak aklı veri alan karar alma süreçlerine sahip çağdaş iş ortamları yaratmanız. Ve en önemlisi de yönetişimi işin ehillerine,
uzmanlara bırakmanız.
Artık kabul etmeniz gerekiyor ki, şirket
sahibinin, oğlu, dayısı, kardeşi, damadı olarak organizasyonlarda gördüğünüz
işlev gizli işsizlikten öte bir betimlemeyle açıklanamıyor. Sermaye sahipliğinin doğal bir kazanımı sandığınız o sahte bilgeliğinizle, uzmanlık alanlarına yaptığınız müdahalelerle tükettiğiniz zamanı artık okuyarak,
araştırarak, çalışanlarınızla iletişim kurarak, çağdaş bir girişimcinin üstlenmesi gereken
sorumlulukları, sahip olması gereken yetkinlikleri öğrenerek tüketmeniz gerekiyor.
Biliyorum; benliğini ancak
eylemle, düşünsel üretimle kanıtlayabileceğinin ayırdına
varmış, işsiz, üniversite mezunu bir gencin yaşadıklarını imgeleyemiyorsunuz.
Biliyorum, nepotizmle elde ettiniz konumlarınızla, yaşamın gerçekliğinden
kopuk bakış açınızla yaşamınız süresince hiç tanışmadığınız, tanışmayacağınız işsizliğin nasıl bir karabasan olduğunu imgeleyemiyorsunuz. Demek ki, insanca bir gelirle istihdam yaratmanın verdiği tatmini hiçbir statüyle kazanamayacağınızı keşfetmenizin zamanı çoktan gelip geçti. Demek ki, gereksiz toplantılarda hiçbir değer yaratmadan tükettiğiniz
zamanı yaşamın gerçekliğini keşfetmek için
kullanmalısınız. Demek ki, yılda birkaç kez cafe'lerde gençlerle oturmalı, sohbet etmeli, konuşmalısınız. Tartışmalısınız
onlarla. Sadece bu edinim bile, sizi, iş adına yarattığınız cehennemlerden çok farklı yepyeni bir dünya ile karşılaştıracak ve bu güne kadar keşfedemedikleriniz
karşısında şok geçirmenize neden olacak. Bu tanıklıklar iş, çalışanlarınız ve toplum için daha fazlasını
yapma iradenizi yükseltecek, girişimciliğin, değer yaratmanın gerçek anlamını
kavramanızı sağlayacak. Öyle ya, ‘’Bırakınız yapalım, bırakınız geçelim’’
demiştiniz bugün istediğinizden daha fazlası elinizde: Kamu şirketlerinin satılmasını
istemiştiniz, hepsi özelleştirildi. Kurumlar vergisi yüksek, yeterince kar
edemiyoruz düşürün demiştiniz bugün kurumlar vergisi oranı çalışanlarınızın vergi
oranından daha düşük. Örgütlü çalışanlar, iş güvencesi yasaları elimizi
ayağımıza bağlıyor demiştiniz bugün çalışanların kahir çoğunluğu
sendikasız. Küresel sermayenin önündeki
engellerin kaldırılmasını istemiştiniz hepsi kaldırıldı. İthal girdilere,
yabancı teknolojilere bağımlı işletmelerinizin maliyetlerini düşürmek için gümrük
vergilerinin düşürülmesini istemiştiniz düşürüldü. Küresel sermaye gelmiyor, işten
atılmalarını kolaylaştırın demiştiniz, bugün çalışanlarınızı sokağa bırakmak
iki dudağınızın arasında. Geriye sadece çalışanlarınızın kıdem tazminatı kaldı
o da yakın gelecekte kuşa çevrilecek.
Gel gelelim artık deniz bitti. Artık ekonominin yüzde doksandan fazlası
elinizde ve bütün gözler üzerinizde: Artık
devletin bakanından, bürokratından, ayrıcalık, kayırma dilenmekten vazgeçmeniz
gerekiyor. Büyümek yerine elinizdekini korumaktan, dünyaya mal
satmak yerine iç pazarı sömürmekten, yap işlet projeleriyle vatandaşın varına yoğuna el koymaktan, yolcu, geçiş garantileriyle devletin kasasını boşaltmaktan vazgeçmeniz
gerekiyor. Yurtdışı finansman olanaklarıyla; enerji dağıtım ihalelerini,
özelleştirilen rafinerileri, satılan kamu arsalarını almak için değil,
küresel düzlemde başarılı olmayı hedefleyen iş modelleri, yeni iş fırsatları için
kullanmanız gerekiyor. Ülkedeki kamu üretim araçlarını ele geçirirken
kullandığınız beceriyi küresel pazarları ele geçirmek için kullanmanız
gerekiyor.
Yıllarca, bugün ulaştığının konuma birileri tarafında
kayrılarak, kollanarak gelmediğinizi, servetinizin uzak
görüşlülüğünüzün, zekânızın, fırsatları görme yeteneklerinizin eseri olduğunu dillendirip durdunuz. Eğer bu yetkinliklere gerçekten sahipseniz şimdi
onları küresel markalar, küresel işler, küresel şirketler yaratmak
doğrultusunda kullanmanız gerekiyor…
Hodri meydan!