17 Eylül 2015 Perşembe

İnsanlar Var

İnsanlar var. Sadece ama sadece kendi özgür istenciyle liyakatsize, cahile, bezdiriciye ''al işini al koltuğunu başına çal'' demiş insanlar.

Makam uğruna, servet uğruna cehaletin, yetkinsizliğin parçası olmayı, akıl dışılığın, dayatmanın önünde diz çökmeyi  reddetmiş insanlar.

Varsıllık kadar yoksulluğu da dürüstçe taşımış, terk ettiği kapıyı ihsan için kişisel çıkar için tekrar çalmamış insanlar.

Doğrularını bildiğini kadar yanlışlarını bilmiş, hatalarını içtenlikle itiraf etmiş, yergileri övgüler kadar anlayışla dinlemiş insanlar.

Milyonlarca dolarlık gelir kapılarını geri dönmeme kararlığıyla terk ederken neden böyle bir karar aldığını yakınlarına umarsızca açıklamaya çalışmış insanlar. 

Yarattığı değeri, karmaşık analizlere, çarpıtmalara, gösterilere gerek duymadan sadece matematiğin 4 işlemiyle gözler önüne sermiş insanlar.

Hiçbir ahlaksızlığın, yalanın, hırsızlığın, talanın, vurgunun içinde bulunmamış insanlar.

Kimsenin koltuğunu hiçbir koşul altında terk etmediği, herkesin sahip olduğuna dört elle sarıldığı bir kültürde;''Dur gitme ne yapıyorsun?'' diyenlere '' gidiyorum'' diyebilmiş insanlar.

Tavrının, isyanının, suskunluğunun anlaşılmasını naiflikle beklemiş, anlaşılmamış insanlar...

Bu insanlar ne zaman çileden çıkar bilir misiniz?  

Doğruyu anlatma, gelecek nesilleri uyarma uğraşının bir ikbal, bir kişisel çıkar beklentisiyle ilişkilendirildiği zaman. Tepkilerinin ruhsal bunalımla, klavye silahşorluğuyla örtüştürülmeye çalışıldığı zaman.

Bu insanlar ne zaman isyanlarını haykırmak ister bilir misiniz?

Yüzlerce insanın gece gündüz demeden yıllarını vererek yarattığı bir hazinenin; liyakatsiz haz alem düşkünü çeteler tarafında hoyratça yağmalandığına tanıklık ettiği zaman.

Belgeli başarısızlıklarına rağmen koltuklarına yapışanların kişisel çıkarları; ortak aklın, emeğin, evrensel değerlerin, yetkinliğin önüne geçtiği zaman.

Yönetici sıfatı taşıyanların her gece rakı sofralarda arkasından atıp tuttukları, lanet okudukları liyakatsiz muktedirin karşısında; suspus, edimsiz, el pençe divan durduğunu zaman.

İyi baba, iyi eş, basiretli sevgili maskeleriyle ortada dolaşanların; astlarını,çalışanlarını taciz ettikleri; ekmek peşindeki insanları birer cinsel obje olarak gördükleri; ofis koridorlarında, sosyal paylaşım sitelerinde, barlarda, restoranlarda salyalar akıtarak dolaştıkları zaman.

En önemlisi de, insanlar işini kaybederken sorunu yaratan gerçek faillerin işbirlikçileriyle birlikte şölen sofralarında yavşakça kadeh tokuşturduklarını gördüğü zaman.