Dün sahte içki içen 12 insan yaşamını yitirdi, onlarca insan yoğun bakımda yaşam savaşı veriyor. Kesin
olan bir şey varsa bu katliam da tıpkı daha öncekiler gibi unutulup gidecek.
Tüm suç sahte içki üretimi yapan fırsatçı birkaç caniye fatura edilecek ve
dosya kapatılacak. Ne var ki, sorun birkaç fırsatçıyı cezalandırmakla geçiştirilecek kadar basit değil. Çünkü bu insanlar bir anlamda ÖTV stratejisinin kurbanları durumunda.
Biliyorum! Birçok insan, bu iddiayı
dayanaktan yoksun bulacak; '' AKP düşmanlığı
gözlerini kör etmiş'' diyecek.CHP, MHP, HDP birkaç muhafazakar oy yitirme kaygısıyla ölümleri yine
görmemezlikten gelecekler, susacaklar. Alkol
üreten sanayiciler vergi uzmanları, maliyeciler, üniversiteler, akademisyenler,
yazılı ve görsel basın yine üç maymunu oynayacak.
Ne var ki bütün bu kayıtsızlık
ortadaki gerçeği değiştirmiyor: Anayasanın, ''vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye politikasının
sosyal amacıdır'' hükmüne rağmen alkollü içkileri insafsızca vergilendiren AKP, sahte içkilerin
yol açtığı ölümlerden sorumludur.
Diğer yanda alkolü içecekler üzerindeki yüksek vergi; bir yasaklamadır, yaşam şekline saldırıdır,sahte
içki üretimini, ucuz uyuşturucu satışını, uyuşturucu bağımlılığını teşvik
etmektir. Nitekim ABD'de 1920-1933 yılları arasında uygulanan içki yasağı kaçak içki üreticilerine altın bir çağ yaşatmış, bu dönemde organize suç örgütleri güçlenmiş, uyuşturucu yaygınlaşmış, suç oranları yükselmiştir. Liberalizmin fikir babalarından biri olan John Stuart Mill, 1850'li yıllarda yazdığı Özgürlük Üzerine adlı kitabında ''Devletin insanların
alkollü içki satın almasını özelikle olanaksızlaştırmasıyla, alkollü içki
içilmesini yasaklaması arasında hiçbir fark yoktur'' diyerek alkol tüketiminin
bireysel bir özgürlük olduğunu vurgular.
Türban takmak bireysel bir özgürlükse alkol tüketmek de en az onun
kadar bireysel bir özgürlüktür.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder