Plebisit, belli bir dönemde iktidarı fiilen
ellerinde bulunduranların, hazırladıkları anayasa taslağını, bir tartışma
ortamı yaratmaksızın, blok halinde ‘evet’ ya da ‘hayır’ ile sonuçlanabilecek
bir halkoylamasına sunmalarıdır. Görüldüğü gibi plebisit, temelinde bir
halkoylamasıdır. Bu nedenle, plebisit ile referandumun birbirinden özenle
ayrılması gerekir. Referandum ile plebisit arasında, genellikle kabul edildiği
üzere şu farklar vardır: Referandumda bir ‘sorun’, plebisitte ise bir ‘adam’
söz konusudur. Birincisinde bir metin oylanır; ikincisinde ise bir isim.
Referandum ile plebisit arasında bir diğer fark ise, demokratiklik bakımından
ortaya çıkmaktadır. Referandum, demokratik bir usuldür: Halk etkendir, öznedir;
oylanılacak kararın alınma sürecinin başından sonuna katılır. Plebisit ise,
anti-demokratik bir usuldür: Halk edilgendir, nesnedir; karar alma sürecinin
sadece sonuna katılır. Referandumun yapılmasını isteyen, halkın seçtiği
temsilcilerdir. Oylanan şey ise, halkın temsilcilerinin hazırladığı metindir.
Oysa plebisite başvuranlar, fiilî iktidar sahipleridir. Oylanan şey ise, halkın
katılımı olmadan hazırlanan metinler, fiilî yönetimlerin oldubittileri, karar
ve eylemleridir. Kısaca plebisit, diktatörlerin, anti-demokratik yöneticilerin
kendilerine meşruluk kazandırmak için başvurdukları bir halkoylamasıdır(1).
Keşke, yeni anayasayla ilgili tek sorun kullanılan
yöntemin referandum mu yoksa plebisit mi olduğu tartışmasıyla sınırlı
kalabilseydi. Ama, maalesef öyle değil. Her şeyden önce 16 Nisan plebisiti
olağan üstü hal koşullarında
yapılmıştır. Anayasaya aykırı olarak Kanun hükmünde kararnameyle propaganda
döneminde radyo ve televizyonların adil kullanılması hükmü değiştirilmiş
ve anayasaya göre 1 yıl sonra uygulanması
gereken bu değişik taraflı yüksek seçim kurulu aracılığıyla hemen uygulatılmıştır.
Plebisit, meclis’teki üçüncü büyük partinin liderlerinin milletvekillerinin ve
belediye başkanlarının bir bölümü hapisteyken gerçekleşmiştir. Söz konusu
partinin hapiste olmayan temsilcileri ise planlı bir yasaklamayla kitle
iletişim araçlarını kullanmaktan mahrum bırakılmıştır. İktidar partisi başta
belediyeler, mülki amirler olmak üzere kamunun finans ve insan kaynaklarını
pervasızca kullanmıştır. Taraflı medya ve iktidar gücüyle başta görsel ve yazılı
basın olmak üzere her türlü propaganda mecrası muhalefete kapatılmış böylece
hayır yanlılarının propaganda yapma kapasitesi yok edilmiştir. Yapılan bunca adaletsizliğe ek olarak oy
verme ve sayım sürecinde yapılan hukuksuzluklar: Mühürsüz oyların yasaya aykırı
bir kararla geçerli sayılması vb. sandığa yansıyan irade üzerinde şaibe
yaratmıştır.
Evet anayasa değişikliği antidemokratik ve adil
olmayan koşullar altında gerçekleşmiştir. Ancak bundan çok daha önemli olan;
plebisite katılanların neyi oyladıkları hakkındaki bilinç düzeyidir. Seçmenlerin
oylanan metinle ilgili farkındalık düzeyini, Plebisit sonuçlarını yüksen doğruluk
oranıyla tahmin eden İstanbul merkezli Gezici
Araştırma Şirketinin bulguları açıklıkla ortaya koyuyor. Şirket Başkanı Murat Gezici “Türkiye’de
seçmenin yüzde 55’i anayasa değişikliğinin içeriği hakkında bilgi sahibi, yüzde
45’i ise bilgi sahibi değil” diyor. Murat Gezici DW Türkçeye yaptığı
açıklamada, “Adalet ve Kalkınma Partisi seçmeninin yüzde 80’inin anayasanın
içeriğini bilmeden evet dediğini” tahmin ediyor. Gezici, evet kampanyasını
yürütenlerin anayasanın içeriğini anlatmak yerine geçmişte yapılan
hizmetler ve ülkenin bekası gibi
kavramlarla seçmeni evete ikna etmeye çalışıyorlar” sözleriyle açıklıyor. Gezici,
“evetçi olan siyasi liderlerin seçmene anayasa değişikliğinin içeriği
anlatmadığını, çünkü içerik anlatıldığı takdirde seçmenin ‘hayır’a yöneldiğini”
de sözlerine ekliyor.(2)
Halkoylaması sözcüğü, bir ulusun özündeki sırrı
sezinlememizi sağlar; sırın içeriği şu iki bileşenden meydana gelir: Bir,
ortak girişimin çerçevesinde tam bir ortak yaşam projesi olması; iki,
insanların o projeyi benimsemeleri(3). Düşünebiliyor musunuz? Neye evet hayır
dediğini bilmeyen, futbol takımı gibi parti tutan, ortalama 6 yıl eğitim görmüş
bir kitle 79 milyonun geleceğini etkileyecek bir rejim değişikliğini içeriğini
bilmeden gerçekleştirebiliyor.Dolayısıyla bu niteliğiyle yeni anayasa 79 milyon insanın
ortak girişimiyle yaratılmış bir gelecek
projesi değil, anti-demokratik
olağanüstü hal koşullarında yapılmış bir
dayatmadır. Yapılan referandumun(plebisit) meşru olup olmadığı sorusu bu tespitler göz önünde bulundurulmadan yanıtlanamaz.
Yararlanılan Kaynaklar;
(1) Kemal Gözler Anayasa Hukuk Sitesi
http://www.anayasa.gen.tr/plebisit.htm
(2) http://www.dw.com/tr/se%C3%A7men-anayasa-de%C4%9Fi%C5%9Fikliklerini-ne-kadar-biliyor/a-38410399
(3) Jose Ortega, Y Gasset, Kitlelerin
Ayaklanması İş Bankası Kültür Yayınları,
2013, s. 208
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder