30 Mayıs 2017 Salı

Ölüler Kitabı

Putlarda, totemlerde simgeleştirdikleri doğaya taptıkları için yüzyıllarca ilkellikle suçlandılar. Zalim ve yıkıcı yabanıllar olarak nitelendirildiler. Mirasları, mabetleri, mezarları kazma küreklerle, patlayıcılarla talan edildi.  İbadetleri, gelenek ve görenekleri yasaklandı. Yaşadıkları çağlar, insanların birbirlerinin ırzına, malına, canına kast edenlerin çağları olarak tanıtıldı. Sanki, doğadışı  olgularmış gibi, sanki bugünün sözde uygarları farklı yaşıyormuş gibi  poligamiyle eşcinselikle suçlandılar.

Gerçekten de ortak atalarımız  bazı kesimlerin iddia ettiği gibi birbirlerini katleden, komşusunun malına, canına, namusuna göz koyan vahşiler miydi?

Bugün her türlü hesabı pagan atalarımızın bulduğu matematikle yapıyor, kitapları onların keşfettiği alfabeyle yazıyorsak. Noelde, sevgililer günününde, cadılar bayramında, hıdrellezde ve daha nice dini ritüelde hala onların tanrılarını yad ediyorsak; bu sorunun yanıtı tabii ki kocaman bir hayır. Dahası, yapılmış birçok bilimsel araştırma; şiddet, savaş  gibi nedenlerle ölen insan sayısının toplam nüfusa oranında binlerce yıldır ciddi bir değişiklik olmadığını ortaya koyuyor. Dolayısıyla kimse eski çağlara oranla daha barış içinde yaşadığımızı söyleyecek durumda değil. 

Tüm bu düşünceleri bilincimde canlandıran,  bir süre önce Bangladeş'in başkenti Dakka'daki bir olay: İslamcı bir örgüt, Yüksek Mahkeme önündeki Adalet Tanrıçası Themis'in elinde adaleti simgeleyen teraziyi tuttuğu heykelinin önünde gösteri yapıyor. Göstericiler, 6 aydır mahkeme binası önünde bulunan heykelin kaldırılmasını istiyorlar. Sonunda heykel  gece yarısı bir vinç yardımıyla heykel sökülüyor.

Şimdi, bu haberi aklımızın bir köşesinde tutarak,  MÖ 5'bininci yıla geri dönelim. Piramit duvarlarından, lahitler üzerindeki kayıtlardan ve çeşitli papirüslerden derlenip bir araya getirilmiş ölüler kitabının sayfalarını arayalım. Ve o günkü ahlak anlayışıyla bugünkü ahlak anlayışını birlikte kıyaslayalım.

Eski Mısır'da ölen insanın ölüm sonrası geleceğini belirleyecek kararlar; kural koyucu, koruyucu, ölülerin yargıcı  Tanrı Osiris'in  mahkemesinde alınırdı:  Osiris tahtında oturmaktadır. Önündeki terazinin bir kefesinde hakikati ve adaleti temsil eden bir deve kuş tüyü, diğer kefesinde ise ölen kişinin ahlaki durumunun kaydı olduğuna inanılan kalbi vardır. Ölüm tanrısı Osiris  karşısındaki insanın ölmeden önceki yaşamını terazide şu metindeki kriterlere göre ölçülürdü.  ''Hiç kimseye kötülük etmedim. Yakınlarımı bahtsızlığa sürüklemedim. Gerçek evinde alçaklık etmedim. Kimseyi gücünün dışında çalıştırmadım. Benim yüzümden kimse korku duymadı, yoksulluk ve acı çekmedi, bahtsız olmadı. Tanrıların kötü gördükleri bir şeyi hiçbir zaman yapmadım. Kölelere kötü muamele etmedim. Kimseyi aç bırakmadım. Kimseye göz yaşı döktürmedim. Kimseyi öldürmedim. Kimsenin kahpece öldürülmesini emretmedim. Kimseye yalan söylemedim. Hiçbir utandırıcı davranışta bulunmadım. Zina etmedim. Yiyecekleri eksik ve pahallı satmadım. Terazinin dirhemi üzerine hiçbir zaman elimi basmadım. Teraziyle tartarken hiçbir zaman hile yapmadım. Süt çocuklarının ağzından sütü uzaklaştırmadım. Hayvanları çalmadım. Tanrının kuşlarına ağ kurup avlamadım. Ölmüş balığı tutmadım. Hiçbir arkın suyunu başka yere çevirmedim. Ben temizim, temizim, temizim...'' 

Osiris tarafından yapılan bu mahkemede, hakikat ve adaleti temsil eden devekuşu tüyü, ölünün kalbinden daha hafif ise ölünün ruhu Araf’ta kalmaya mahkum edilir ve kişi ikinci kez ölürdü, tüy ağır ise kişi cennete giderdi. Mısırlılar buna inanmaktadır. Demek ki ahlaklı bir yaşam tek tanrılı dinlerin temeli olduğu kadar Pagan inanışlarının da temelidir.  

Şimdi, tek tanrılı dini metinleri ve günümüz etik kuralları anımsayın. Anımsadıklarınızı Mısır Ölüler kitabının yargılama metniyle karşılaştırın. Ve Osiris'in mahkemesinde günümüz insanlarından yüzde kaçının aklanacağını öngörmeye etmeye çalışın...



Yararlanılan Kaynak;
Düşünce Tarihi, Orhan Hançerlioğlu Remzi Kitapevi, İstanbul


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder