Bu süreçte, yaşamlarımızı, ilişkilerimizi,
sevgimizi ve hatta hastalıklarımızı bile araçsallaştırmış durumdayız.
Teknolojik cihazlar ve dijital platformlar aracılığıyla sürekli veri
üretiyoruz. Örneğin, attığımız her adım, yaptığımız her alışveriş, izlediğimiz
her video, ziyaret ettiğimiz her web sitesi, sosyal medya paylaşımlarımız ve
hatta sağlık uygulamaları üzerinden elde edilen veriler, büyük veri havuzuna katkı
sağlıyor. Bu veriler, şirketler ve kuruluşlar tarafından analiz edilerek
pazarlama stratejileri oluşturmak, ürün ve hizmetleri kişiselleştirmek,
tüketici davranışlarını tahmin etmek ve hatta politik kampanyalar yürütmek için
kullanılıyor.
Bu durumda, bireyler olarak bizler, sadece kendi
ihtiyaçlarımızı karşılamak için değil, aynı zamanda büyük şirketlerin ve
dolayısıyla onların sahiplerinin zenginleşmesi için de çalışıyor ve nefes
alıyoruz. Dijital platformlarda geçirdiğimiz zaman ve yaptığımız işlemler, bu
şirketlerin daha fazla kazanç elde etmesine olanak tanıyor. Özellikle kişisel
verilerimizin işlenmesi ve analiz edilmesiyle birlikte, tüketici
davranışlarımızın yönlendirilmesi mümkün hale geliyor. Örneğin, sosyal medya
platformlarında beğendiğimiz gönderiler veya alışveriş yaptığımız siteler, cep
telefonlarımıza indirdiğimiz uygulamalar bize özel reklamların karşımıza
çıkmasını sağlıyor. Böylece, farkında olmadan tüketime yönlendiriliyor, doğanın
katledilmesine, kaynakların kişisel çıkarlar için talan edilmesine hizmet
ediyoruz.
Bu araçsallaştırma süreci, aynı zamanda
mahremiyet ve kişisel güvenlik konularında da önemli riskler barındırıyor.
Kişisel verilerimizin kimler tarafından ve ne amaçla kullanıldığını kontrol
etmek çoğu zaman mümkün olmuyor. Bu durum, bireylerin dijital izlerinin
izlenmesi ve potansiyel olarak kötü niyetli kişiler veya kuruluşlar tarafından
kullanılabilmesi riskini doğuruyor.
Sonuç olarak, büyük veri çağında yaşıyor olmak,
hayatlarımızın her anının veri olarak değerlendirildiği ve bu verilerin çeşitli
amaçlarla kullanıldığı bir dünyada var olmayı ifade ediyor. Kendi ihtiyaçlarımız için kullandığımız
teknolojiler, aslında bizim duyarsızlığımız nedeniyle oluşan yasal ve anayasal
boşluklardan yararlanan büyük şirketlerinin ve onların sahiplerinin çıkarlarına
hizmet ediyor. Bu nedenle, dijital dünyada daha bilinçli hareket etmek, sivil
toplum kuruluşlarında örgütlenerek bu gelişmelerin ortaya çıkaracağı tehlikeler
hakkında farkındalık yaratmak,
mahremiyetimizi ve yasalar tarafından güvenceye alınmış olan özel
hayatımızı korumak adına önemli bir adım olacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder