25 Mart 2016 Cuma

Sömürge Ekonomisi

Ekonomi  bilimi üniversite öncesi eğitimde okutulmaz. Üniversitelerde ise, servet sahiplerinin çıkarlarına hizmet eden bir araç olarak öğretilir. Böylece, ekonomi toplumun ortak yararını gözeten bir bilim dalı olmaktan ziyade varsılların  çıkarlarını önceleyen bir öğretiye dönüştürülür.  

Ne yazık ki, ekonomi konusundaki cehalet sadece sıradan vatandaşla sınırlı değildir. Türkiye'nin anlı şanlı sermayedarları, şirket, sendika ve işveren örgütleri özelikle de siyasetçileri ekonomi konusunda en az sıradan insanlar kadar bilgisizdir. Bu cahiller güruhu dillerine pelesenk ettikleri ''Türk ekonomisi serbest piyasa koşullarında işleyen liberal bir ekonomidir'' türü söylemlerle kafaları karıştırır, doğruyla yanlışı göreceleştirir. 

Öyle ki,  gerçekte Serbest Piyasa Ekonomisi, ekonomik faaliyetlerin tam rekabet şartları içinde serbestçe işlediği, sorunların müdahalelerle değil arz talep yasaları doğrultusunda çözüldüğü bir yapıdır.  Liberalizm ise, tekelciliğin ve her türlü kayırmacılığın karşısında olan bir ekonomik öğretidir. Temel ilkeleri; özgürlük, rekabet ve yetkileri sınırlandırılmış devlet müdahaleciliğidir. Liberalizm, ekonomik ve siyasi özgürlükleri savunur. Üretici unsurların, özelikle de bireylerin çok seçenekli bir ortamda kendilerini serbestçe gelişmesini, fırsat ve girişim eşitliğini, kurumsal özerkliği temel alır. Dolayısıyla, devlet ve patron despotizminin, kayırmacılığın olduğu, etkin tüketici derneklerinden, sendikalardan yoksun bir yapıda ne serbest piyasadan ne de liberal ekonomiden söz edilebilir.  

Yıllardır ikiyüzlü, riyakar medya tarafından uçtu, büyüdü, gelişiyor söylemleriyle allanıp pullanan Türk Ekonomisi,  1987 yılında dünyanın 15'inci büyük ekonomisiyken bugün 21'inci sırada, kişi başı milli gelirde  73'üncü sırada, bireylerin üretim sürecinde kullanabilecekleri  toplam beceri ve yetenekleri ölçen Beşeri Sermaye Endeksi  sıralamasında 124 ülke arasında 68.sırada, ulusal para birimlerini ortak para birimine dönüştüren satın alma gücü paritesinde (PPP)  48'incisırada,  ekonominin istihdam yaratma kapasitesini gösteren nüfusun işgücüne katılımın oranında  69. sırada, yabancı rekabete dayanabilecek mal ve hizmet üretebilme yeteneğini gösteren rekabet endeksi sıralamasında 61'inci sırada yer almaktadır. Tüm bu veriler arasında en vahimi ise Brand Finance tarafından her yıl yapılan  dünyanın en değerli 500 markası sıralamasında  tek Türk markasının bulunmamasıdır.  

Liberal serbest pazar ekonomisi diye pazarlanan bu yapı, ancak, sanayi  feodalizminden kapitalizme geçme sancıları çeken, göbeğinden dışa bağımlı, bir sömürge ekonomisi olarak betimlenebilir.  Küresel marka, istihdam, refah, teknoloji, yenilik yaratamayan, %28'i kayıt dışı olan, varını yoğunu betona gömen bu ucube ekonomik yapı ivedilikle sil baştan yeniden inşa edilmelidir.  



http://brandfinance.com/images/upload/brand_finance_global_500_2015.pdf




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder