Türkiye, temel insan haklardan biri olan haber
alma özgürlüğünü ( tutuklamalarla, soruşturmalarla, editoryal
baskılarla) ortadan kaldırmaya çalışan antidemokratik, faşizan bir anlayış
tarafından yönetiliyor. Birkaç haber kanalı,
gazete dışında görsel ve yazılı medyanın tamamı AKP'nin kontrolünde. Öyle ki, artık sansürlenen,
gözden kaçırılmaya çalışılan skandallara ancak sosyal medya sayesinde
ulaşabilir durumdayız. Bunun en somut örneklerinden biri Ensar Vakfın'da 45
çocuğa tecavüz edilmesini izleyen gelişmelerdir. Eğer Twitter olmasaydı. Eğer Ensaf Vakfı
olayı 3 gün süresine Twitter'ın dünya listesinde birkaç kez birinci sıraya
yükselmeseydi kesinlikle ört bas edilecek, AKP meclis soruşturması açılması
için diğer partilerle işbirliği yapmak zorunda kalmayacaktı. Ülke gündemini
sarsan her gelişme sonrasında 41 milyon kullanıcısı bulunan sosyal medya
mecralarının kapatılmasının, yavaşlatma yoluyla internet erişimin engellenmesinin
ardında da bu mecranın kamuoyu oluşturma
gücü yatıyor.
Yaşadıklarımız, son zamanlarda sıkça dillendiren ''sosyal medyada yazarak hiç bir şeyi değiştiremezsiniz'' savının ne kadar sığ bir tespit olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Paylaşım sitelerinde yer alan içerikleri kalite düzeyi bağlamında eleştirmek yerine herkes kendine ''Ya sosyal medya olmasaydı?'' sorusunu sormak durumunda. Diğer yanda bu mecradaki seviyesizlik; ''eğitimli'' kesimlerin sosyal medyayı en az lümpenler kadar bilinçsiz kullanmasından kaynaklanıyor. Sadece kendisine odaklı, futbol, yeme, içme, gezme, çalışma dışındaki toplumsal olgulara duyarlılığı yitirmiş; diplomasını aldığı gün kişisel gelişim uğraşlarını askıya almış, ''üniversite'' mezunu cahil bir güruh yaşıyor bu ülkede. Bu kesim, ilgi çeken organlarının yanı sıra düşünebilme yetisi bulunan bir beyine sahip olduğunu tamamen unutmuş durumda.
En etkili sosyal medya mecralarından biri olan Twıtter'ın siyasi parti trollerince ya da aşk çiçek böcek üzerinde ahkam kesen boş zihinli insanlarca işgal edilmesinin temel nedeni yukarıdaki yaklaşımdan başka bir şey değil. Oysa, bu mecra üzerinden dünya siyasetine yön veren kurumlara, kişilere,liderlere ulaşmak mümkün. Yani, Twitter haber alma özgürlüğü kısıtlanmış kitleleri bu sarmaldan kurtarabilecek etkin bir mecra. Ülkede, hukuksuz dayatmalar, anayasa ihlalleriyle ilgili başvurulabilecek bir kurumun kalmamış olması, siyasi partilerinin, STK'ların etkin bir muhalefet yapma yetkinliğine sahip olmamaları bu mecranın önemini daha da artırıyor.
Gerçek o ki, eğitimli rol modellerden, değişimi tetikleyicilerden (trendsetter)
yoksun her toplum lünpenliğin, sıradanlığın çıkmaz sokaklarında geleceğini
yitirmeye mahkumdur .
Yazıyı, bir süre önce bloğumda yayınladığım sosyal
medyayla ilgili ilk makalenin son paragrafını tekrarlayarak bitirmek
istiyorum. ''Sosyal medya, yeryüzünü daha yaşanır, insanı daha mutlu kılacak
alternatif düşüncelerin yaşam biçimlerinin tartışılması, siyasetçilerin,
akademisyenlerin, sıradan insanların fikir alışverişinde bulunması, çalışanların
iş bulması, işlerini geliştirmesi, kamuoyunun nabzının tutulması, sanatçıların
eserlerini, akademisyenlerin yayınlarını paylaşması bağlamlarında müthiş bir
mecra. Burası sınırsız, bayraksız, vizesiz, gümrüksüz dünyaya açılan bir kapı;
her inançtan, her ideolojiden insanın kolaylıkla karşılaşabileceği bir buluşma
noktası... İnsanın, siyaset,yaşam,doğa,bilim,dostluk, sevgi, aşk sanat adına
dilediğince ve özgürce düşüncelerini açıklayabileceği bir vaha.
Umarım
bir gün doğruyu, mutluluğu bulmak, daha güzel bir dünya yaratmak ereğiyle
kullanmayı öğrenebiliriz.''
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder