10 Şubat 2015 Salı

Çalıyorlar

Devletten, şirketten, halktan, tüketiciden, küçük ortaktan, çalışandan çalıyorlar. Koltuk ve güç sahipleri içeriden soyarken; yüklenici, tedarikçi, müteahhit, komisyoncu, ajans görünümündeki işbirlikçileri dışarıdan soyuyor.
Her kılığa giriyorlar: Bakan, bürokrat, iş adamı, CEO, gazeteci, genel müdür, direktör, müdür, uzman, yönetim kurulu başkanı, akademisyen...
Her yöntemi kullanıyorlar: Rüşvet, kayırma, komisyon, gizli ortaklıklar, vergi indirimleri, muafiyetleri ihracat teşvikleriyle çalıyorlar. 
Arsa spekülasyonları, siyasi ilişkileri, imar planı değişikleriyle çalıyorlar. Eşe, akrabaya, hemşeriye, dosta, metrese, sevgiliye çıkar, mevki, iş sağlayarak çalıyorlar. Borsa manipülasyonlarıyla, henüz kamuya açıklanmamış şirket bilgilerini yasa ve yönetmelikleri menfaat sağlamak amacıyla kullanarak çalıyorlar. Saat, cep telefonu, PC, araba, yat, kat, takım elbise türü hediyeler kabul ederek çalıyorlar.
Ve maalesef çaldıkları  hırsızların yanına kar kalıyor. Kimse ahlaksızlıklarını yüzlerine vurmuyor.  Sosyal düzlemlerde, medyada, şölen sofralarında, devlet dairelerinde, plazalarda hepsi itibar görüyor: Önlerinde, ceketler ilikleniyor, insanlar karşılarında el pençe divan duruyor, ayakta karşılanıyorlar. Yargısıyla, yürütmesiyle yasamasıyla medyasıyla koca bir ülke seyirci ve onlar ÇALIYORLAR. 


En kötüsü ise, milyonlarca yoksul insan hırsızlıkla edinilmiş servete, refaha ve lükse özeniyor. Herkes çalmak için fırsat kolluyor, sıra bekliyor. Eğriyle doğru, erdemle erdemsizlik arasındaki derin ayrım yok ediliyor. Değer, liyakat, hak etme, kazanma olgularının içi boşaltılıyor. Çalmak kazanmaktan, el koymak hak etmekten daha değerli olurken koca bir ülke içten içe çürüyor, kokuşuyor,  korkunç bir sona sürükleniyor...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder